Rapor

Savaşın Gölgesinde Hayat: Muhammed Sadıki’nin Demokrat Silahlı Gruba Katılma Hikayesi

“Bugünün gençlerine bir uyarı: Muhammed Sadıki’den mesaj.”

Muhammed Sadıki, Seravabad’a bağlı Kemala köyünden, yoksulluk, bilgisizlik ve hedefli propagandaların gölgesinde hayatını silahlı Demokrat grubuna katılarak değiştiren yüzlerce gençten biridir.

 

Toplumsal ve siyasi olayların analizi, bireylerin kültürel, ekonomik ve sosyal arka planlarının derinlemesine anlaşılmasını gerektirir. Özellikle silahlı ve militan gruplara katılım, yoksulluk, eğitime erişim eksikliği, sosyal ve siyasi yetersizlikler ile arkadaş ve akran etkileri gibi birçok faktörden kaynaklanabilir. İlköğretim düzeyinde eğitimi olan ve işçilik ile çiftçilik yapan Muhammed Sadıki, bu olgunun bir örneğidir. Seravabad’a bağlı küçük bir köyde doğan Sadıki, ekonomik ve sosyal koşullar ile çevresel etkiler nedeniyle Ağustos 2010’da (Ağustos 1389) Demokrat silahlı grubuna katıldı. Bu seçim, sadece onun kişisel zorluklarını değil, aynı zamanda yaşadığı toplumdaki daha geniş gerçeklikleri de yansıtmaktadır.

Silah ve savaş merakı, deneyimsizlik ve arkadaşların teşviki gibi faktörler, bu tür gruplara katılmada itici güç olarak rol oynayabilir. Ayrıca, 2011’de (Khordad 1390) İran’a dönüşü, kişisel deneyimler veya toplumsal değişimlerden kaynaklanan bir hayat değişikliğini gösteriyor. Bu metinde, Muhammed Sadıki’nin hayatını ve Demokrat silahlı grubuna katılma nedenlerini inceleyerek, bu olgunun farklı boyutlarını analiz etmeye ve sosyal ile kültürel etkilerini bireysel ve toplumsal düzeyde değerlendirmeye çalışacağız. Bay Sadıki, 1987 doğumlu olup şu anda 12 yaşında bir oğlu ve 4 yaşında bir kızı olan iki çocuk babasıdır.

Röportaj: Muhammed Sadıki ile Söyleşi

Kendinizden, doğduğunuz yerden, ailenizden ve Demokrat grubuna katılmadan önceki yaşam koşullarınızdan bahseder misiniz?
Muhammed Sadıki: Ben Muhammed Sadıki’yim, 24 Ekim 1987’de doğdum, Seravabad ilçesine bağlı Kemala köyündenim. Çocukluğum bu köyde geçti. Ailem çalışkan ve çiftçiydi; babam küçük arazilerin sahibiydi ve her zaman yalnız başına tarlada çalışırdı. Annem ev hanımıydı ve bazen babama tarım işlerinde yardım ederdi. Maddi durumumuz orta düzeydeydi, ama her zaman çalışkanlığı ön planda tutardık. Bu yüzden eğitimimi sadece beşinci sınıfa kadar sürdürebildim ve sonra okulu bırakıp çalışmaya başladım; çobanlık, basit işçilik ve halkın tarlalarında yardım gibi işler yaptım.

Okulu bırakmanızın nedeni sadece maddi sorunlar mıydı, yoksa okula ilginiz de yok muydu?
Muhammed Sadıki: Doğrusunu isterseniz, hem maddi sorunlar etkili oldu hem de köydeki eğitim ortamı pek çekici değildi. O dönemde, eğer bir ailenin birden fazla oğlu varsa, genellikle biri okulu erken bırakıp evin geçimine katkıda bulunurdu. Ben büyük oğuldum ve bu sorumluluk doğal olarak bana düştü. Derse ilgim az değildi, ama yaşam koşulları çalışmamı gerektiriyordu. Hâlâ bazen keşke daha fazla okusaydım diye hayıflanıyorum.

Demokrat grubuna katılmaya nasıl karar verdiniz? Bu seçimi yapmanızda hangi faktörler rol oynadı?
Muhammed Sadıki: Bu karar birkaç faktörün birleşimiyle alındı. İlk olarak, silaha ve askeri ortamlara ilgim vardı. Çocukluğumdan beri savaş filmleri izlediğimde ya da direniş ve mücadele lafı duyduğumda heyecanlanırdım. Savaşmanın erkeklik ve güç demek olduğunu düşünürdüm. İkinci olarak, deneyimsizliğim ve bilgisizliğimdi; bu grupların tam olarak ne olduğunu ve neyi amaçladığını doğru dürüst düşünme fırsatım olmamıştı. Ama en önemli faktör, eski bir arkadaşım olan Feridun Amini’nin teşvikiydi; o çevre köylerden birindendi. Feridun birkaç yıl önce Demokrat grubuna katılmıştı ve her konuştuğumuzda oradaki hayatından bahsederdi. Özgürlük, heyecan, saygı ve Kürtler için mücadele gibi şeyler anlatırdı, bu da beni çok etkiledi.

Ne zaman İran’dan çıkmaya karar verdiniz ve bunu nasıl gerçekleştirdiniz?
Muhammed Sadıki: Ağustos 2010’da İran’dan çıkmaya karar verdim. Neredeyse aileme haber vermeden, birkaç günlüğüne Senendec’e işe gidiyorum dedim. Aslında Feridun ve gruptan iki kişiyle birlikte sınırdan çıkış yolunu bulduk. Gece, pasaportsuz ve ara yollardan Irak Kürdistanı’na doğru hareket ettik. O an tek düşündüğüm, yeni bir dünyaya adım attığım ve bu dünyanın beni güçlü bir adama dönüştüreceğiydi.

Demokrat grubuyla ilk karşılaşmanız nasıldı? Ortam nasıldı?
Muhammed Sadıki: İlk başta, grup üyelerinin yaklaşımı çok dostane ve hoştu. Gülümsemeyle karşıladılar ve ideallerinden, mücadelelerinden bahsettiler. Grup eğitim kamplarından birine yerleştirildim ve ilk günler benim için heyecan verici ve yeniydi. Silah, askeri üniforma, savaş eğitimleri ve siyasi sloganlar her şeyi çekici kılıyordu. Ama kısa sürede fark ettim ki bu güzel görünüm sadece yüzeysel bir tabakaydı. Gerçekler bambaşkaydı. Zamanla eski üyelerin tavırları değişti; katı kurallar, özgürlük eksikliği, kararlardaki düzensizlik ve psikolojik baskılar ortaya çıktı. Kapalı bir sisteme girdiğimi, daha çok üyelerin zihinlerini kontrol etmeye odaklanan bir yapı olduğunu hissettim.

Gruptaki süreniz boyunca hangi zorlukları yaşadınız?
Muhammed Sadıki: Zorluklar çok fazlaydı. Psikolojik olarak, gurbet ve yalnızlık hissi beni rahatsız ediyordu. Ne aileden haber vardı ne de kimseyle gerçekten dost olabiliyordum. Grubu terk etme ya da soru sorma korkusu her zaman ortamda hakimdi. Üyeler arasındaki konuşmalar sıkı denetim altındaydı. Fiziksel olarak da kamp koşulları çok zordu; yemek az, hijyen düşük, dinlenme yetersizdi. Umutla gelen birçok gencin birkaç hafta içinde depresyona girdiğini ya da hastalandığını gördüm.

Grupta iç anlaşmazlıklar ya da yanlış davranışlar gözlemlediniz mi?
Muhammed Sadıki: Evet, maalesef çok fazla vardı. Beni en çok rahatsız eden şeylerden biri, üyeler arasındaki ayrımcılıktı. Nüfuzlu veya eski ailelerden gelen üyeler daha fazla imkân ve özgürlüğe sahipti. Yeni gelenler tüm ağır işleri yapmak zorundaydı. İç çekişmeler, etnik ve siyasi anlaşmazlıklar da az değildi. Bazen üyeler arasında sözlü hakaretler gerginlik yaratırdı ve diyalog ya da empati için hiçbir alan yoktu. Zamanla buranın büyümek ya da mücadele için uygun bir yer olmadığını anladım.

Grubu terk etme kararını nasıl aldınız? Bu karar nasıl hayata geçti?
Muhammed Sadıki: Yaklaşık on ay sonra artık dayanamadım. Kendime geldim ve hiçbir hedefime uymayan büyük bir yalanın içinde yaşadığımı fark ettim. Büyük bir umutsuzluğa kapılmıştım ve her gece ailemi, özellikle de durumumdan habersiz bekleyen annemi düşünüyordum. Haziran 2011’de kararım kesinleşti. Ailemin yardımıyla kendimi İran güçlerine teslim ettim ve ülkeye döndüm. Bu çok zordu, ama özgürlük hissi muhteşemdi.

Döndükten sonra toplum ve ailenizle nasıl yeniden bağ kurdunuz?
Muhammed Sadıki: Şükürler olsun ki ailem, özellikle de her zaman dua eden annem beni affetti. Yeni evlendiğim eşim de bana ikinci bir şans verdi. Döndükten sonra yavaş yavaş normal hayata döndüm; tekrar çiftçilik ve işçilik yapmaya başladım. Çok çalışarak kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Şimdi iki çocuğum var; 12 yaşında bir oğlum ve 4 yaşında bir kızım. Hayatımız sade ama huzurlu. Artık heyecanın değil, istikrarın peşindeyim.

Geçmişe baktığınızda ne hissediyorsunuz?
Muhammed Sadıki: Pişmanlık doluyum, ama boş yere pişmanlık değil. O deneyim bana bilgisizken insanın ne kadar kolay kandırılabileceğini öğretti. Bugün güvenliğin, ailenin ve huzurun değerini daha iyi biliyorum. O hatayı yapmasaydım belki şimdi daha iyi bir yerde olurdum, ama Allah’a şükür ki bana geri dönme fırsatı verdi.

Bugün bu tür gruplara katılmayı düşünen gençlere ne mesajınız var?
Muhammed Sadıki: İçtenlikle şunu söylüyorum: Duygularınızla oynanmasına izin vermeyin. Bu gruplar dışarıdan güzel görünüyor, ama arkalarında yalanlar var. Size hiçbir gelecek sunmazlar, sadece sizi kullanırlar. Özgürlük ve güç arıyorsanız, bilimle, çabayla ve bilinçle peşine düşün. Vatanınız, aileniz ve huzurunuz, boş sloganlardan çok daha değerlidir. Ben hata yaptım, siz yapmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu