Rapor

Helya Abdullahi ve Komala Hapishanesinden Kaçış: Bir Çocuk Askerin Acı Deneyimi

Zergoyezle Kampı: Özgürlük Vaatlerinden Uzak, Hapishaneyi Andıran Bir Yer

Bağımlılık, hastalık ve ailevi yoksulluk, Sanandajlı genç kız Helya Abdullahi’yi 16 yaşında depresyon ve yalnızlığa sürükledi. Bu koşullarda, Instagram üzerinden Komala grubunun aldatıcı vaatleri, ona umut ve özgürlük penceresi gibi göründü. Ancak Zergoyezle kampına giriş, tehdit, korku ve yoksunlukla devam eden bir kâbusun başlangıcı oldu.

 

Günümüz dünyasında, bağımlılık ve bunun aile yapıları üzerindeki etkileri, ciddi bir sosyal sorun haline gelmiştir. Bu fenomen, sadece bağımlı bireyi değil, özellikle çocukları ve aile üyelerini derinden etkileyen yıkıcı sonuçlar doğurur.

Helya Abdullahi’nin Hayatı: Gençlerin Krizine Bir Örnek

Bu bağlamda, Helya Abdullahi’nin, büyüme çağında ailevi ve sosyal krizlerle karşılaşan bir genç kızın hikâyesi, bu zorlukların çarpıcı bir örneğidir. 27 Aralık 2002’de Sanandaj’da doğan Helya, bir aile üyesinin bağımlılığı ve annesinin hastalığı nedeniyle kriz içinde büyümüş bir ailenin çocuğudur.

Araştırmalar, istikrarsız ve stresli aile ortamlarında büyüyen çocuk ve gençlerin, depresyon, anksiyete ve davranış bozuklukları gibi psikolojik sorunlara daha yatkın olduğunu gösteriyor.

Ailevi Baskılar ve Ruh Haline Etkisi

Helya’nın durumunda, özellikle ergenlik döneminde, ağabeyinin ağır bağımlılığı, ruh hali ve psikolojik sağlığı üzerinde önemli bir etki yarattı. Bu koşullar, ciddi depresyona yol açtı ve onu hayatının acı gerçeklerinden kaçış yolları aramaya itti.

Silahlı Grupla Karşılaşma

Bu dönemde Helya, Avrupa’ya göç ve özgür bir yaşam gibi aldatıcı vaatlerle onu cezbetmeye çalışan bir silahlı grupla tanıştı. Grup, onun kırılgan durumundan faydalandı ve tehditleriyle eve dönme konusundaki umutsuzluğunu ve korkusunu artırdı.

Helya, 2018 yılında, henüz 16 yaşındayken Instagram üzerinden bu grupla tanıştı. Grup üyeleri, onun sorunlarını öğrendikten sonra, yabancı dil öğrenme imkânı, Avrupa’ya göç, yeterli gelir ve özgür bir yaşam gibi vaatlerle onu kandırdı.

Kamp Deneyimi ve Pişmanlık

Gruba katıldıktan ve Zergoyezle kampındaki sefil koşulları gördükten sonra, Helya hemen pişmanlığını dile getirdi. Ancak Komala grubu liderleri buna karşı çıktı ve İran’a dönerse tutuklanacağını, işkence göreceğini ve hatta tecavüze uğrayabileceğini söyledi. Helya’nın genç yaşı ve bu meseleleri analiz etme zorluğu nedeniyle, bu korkular yüzünden kalmaya karar verdi.

Evlilik ve İran’a Dönüş

Helya, birkaç ay sonra, kendisinden birkaç ay önce Komala’ya katılmış olan Aryan Esmaili ile tanıştı ve kısa süre sonra evlendiler. Yaklaşık iki yıl sonra, ikisi birlikte gruptan ayrılmaya ve İran’a dönmeye karar verdi. Ayrıldıktan sonra Süleymaniye şehrinde dört yıl yaşadılar ve zor koşullar ile gurbetin ağırlığını deneyimledikten sonra geri dönmeye karar verdiler. Şu anda sıradan bir hayatları var ve birkaç ay içinde çocuk sahibi olacaklar.

Helya Abdullahi ile Röportaj

Helya Abdullahi ile yapılan bu röportaj, hayatının gizli yönlerine ışık tutabilir ve bir gencin ailevi ve sosyal krizlerle karşılaştığı gerçek zorlukları anlamamızı sağlayabilir. Şimdi Bayan Abdullahi’den çocukluğunu, aile ortamını ve ergenliğini krize sürükleyen koşulları anlatmasını istiyoruz.

Helya Abdullahi’nin ortaokul diploması var ve şu anda ev hanımı.

Süleymaniye’de dört yıl yaşadıktan ve zor koşullar ile gurbetin ağırlığını deneyimledikten sonra geri dönmeye karar verdiler. Şu anda sıradan bir hayatları var ve birkaç ay içinde çocuk sahibi olacaklar.

Soru: Bayan Abdullahi, lütfen çocukluğunuzdan ve aile ortamınızdan bahsedin. Ergenliğinizin krize sürüklenmesine ne sebep oldu?
Cevap: Gerçekten, hayatımın ilk yıllarından itibaren normal bir hayatım olmadı. Babam yaşlıydı ve artık aileye bakacak fiziksel ya da ruhsal gücü kalmamıştı. Annem ise yıllarca hastalıkla mücadele etti ve çoğu zaman bizimle olmaktan çok yatakta yatıyordu. Ama hayatımı asıl altüst eden, ağabeyimdi. O, ağır bir bağımlılığa kapılmıştı; gizli ya da sıradan bir bağımlılık değil, öyle ki bazı geceler arkadaşlarını eve getirip uyuşturucu kullanıyordu. Düşünün, 14-15 yaşında bir kız, geceleri evinde uyuşturucu kullanan yabancılarla dolu, babası itiraz edecek gücü olmayan, annesi ise konuşacak hali olmayan bir evde. Böyle bir ortamda, tek kaçış yolum iç dünyama sığınmaktı. Depresyon, yavaş yavaş içime kök saldı, kimse fark etmeden.

Soru: O dönemde durumunuzdan haberdar olan ya da size yardım eden biri var mıydı?
Cevap: Hayır. Gerçek şu ki, kimse için öncelik değildim; ne okul, ne akrabalar, ne de komşular. Kimse boğazındaki hıçkırığı duymazsa, yavaş yavaş kendini kurtarması gerektiğine inanır. Ama ben sadece 16 yaşındaydım, ne deneyimim vardı ne de dünyayı tanıyordum. İnternet ve sosyal medya, bana göründüğüm bir dünyaya açılan bir pencere oldu.

Soru: Komala grubuyla bağlantınız nasıl başladı? Sizi kim çekti?
Cevap: Instagram üzerinden; kendini kadın hakları ve özgürlük aktivisti olarak tanıtan bir hesap benimle iletişime geçti. İlk başta sohbetler basitti; ilgi alanlarımı, hayallerimi ve acılarımı soruyorlardı. Yavaş yavaş konuşmalar, şimdi anladığım kadarıyla zayıf noktalarımı bulmak için psikolojik oyunlara dönüştü. Depresyonumdan ve evdeki durumdan bahsettiğimde, tepkileri değişti. Dediler ki: “İran’da kalmamalısın. Göç etmelisin. Özgürlük hakkın var. Sana dil öğrenmende yardım ederiz, sonra seni Avrupa’ya göndeririz. Orada hayatını yeniden kurabilirsin. Senin destekçiniz.” Benim yaşımda, hiç kimsenin “Nasılsın?” diye sormadığı bir kız için bu sözler karanlıkta bir ışık gibiydi. Ama bugün biliyorum ki o ışık, üzerimden geçen bir trenin farıydı.

Soru: Yaşınızı biliyorlar mıydı? 16 yaş, kandırılmak için tehlikeli bir yaş.
Cevap: Evet, yaşımı tamamen biliyorlardı. Hatta bir kez birine sadece 16 yaşında olduğumu söyledim. Ama beni uyarmak ya da vazgeçirmek yerine, “Bunu kimseye söyleme. Yaşın önemli değil, biz senin için neyin iyi olduğunu biliriz” dedi. Bu konuyu gruptaki diğer üyelerle bile konuşmamamı istemişlerdi. Sonradan öğrendim ki bu, benim neslimi kandırmak için kullandıkları yaygın bir yöntemdi; sanki önceden planlanmıştı, kız ya da erkek fark etmez.

Soru: Kampa vardığınız anı anlatın. Size vaat edilenler gerçek miydi?
Cevap: Asla. Zergoyezle kampına ilk gece vardığım sahneyi hâlâ net hatırlıyorum. Orası insan yaşam yeri değil, hapishaneyi andırıyordu. Ne özgürlük vardı, ne eğitim, ne de güvenlik. Hava karanlıktı, odalar kalabalıktı, yüzler yorgun ve bakışlar güvensizdi. Sadece birkaç gün sürdü, büyük bir aldatmacaya düştüğümü anlamam. Hemen orayı terk etmek istedim, ama doğrudan tehditlerle karşılaştım. Dediler ki: “İran’a dönersen, tutuklarlar, işkence ederler, hatta tecavüz edebilirler.” Hukuk, siyaset ya da gerçeklik hakkında hiçbir bilgisi olmayan 16 yaşındaki bir kız için bu sözler idam fermanı gibiydi. Korktum ve kaldım. Kampta gerçekten çok az refah imkânımız vardı.

Soru: O dönemde kampta daha yakın bağ kurduğunuz biri oldu mu?
Cevap: Evet. Bir gün Aryan Esmaili adında bir gençle tanıştım. O da benim gibi yalan vaatlerle oraya gelmişti ve benzer bir ruh hali içindeydi; şaşkın, yorgun ve bıkkındı. Yavaş yavaş daha çok konuşmaya başladık. Ortak acılarımız bizi birbirimize yaklaştırdı. Herkesin bize karşı dürüst olmadığı bir dünyada, o dürüst olan tek kişiydi. Bu yüzden yeni bir hayat kurmaya karar verdik. Kısa süre sonra evlendik, ama normal bir evlilik değildi. Ne aile vardı, ne resmi kayıt; sadece sözlü bir bildirim ve grup yöneticilerinin onayı. Evlilik bile orada daha çok bir araçtı, kutsal bir bağ değil.

Soru: Grubu terk etme kararını nasıl aldınız? Bu kolay mıydı?
Cevap: Hiç kolay değildi. Yaklaşık iki yıl o koşullarda kaldık. Aryan’dan önce çıkmak istiyordum, ama her seferinde engellerle karşılaştım. Aryan önayak oldu; ayrılma işlemlerini yaptı ve çıktı, ama ben hâlâ kamptaydım. Onun sürekli ısrarları ve takibiyle, yaklaşık bir ay sonra çıkmama izin alabildim.

Soru: Ayrıldıktan sonra ne yaptınız? Hemen İran’a döndünüz mü?
Cevap: Hayır, hemen değil. Süleymaniye şehrine gittik ve yaklaşık dört yıl orada kaldık. Çok zor bir hayatımız vardı; ne yasal oturum iznimiz vardı, ne sabit bir işimiz, ne de geleceğe dair umudumuz. Ben evdeydim, Aryan bazen işçilik yapıyordu. Geriye kalan tek şey, birbirimizdi. Ama gurbet, yoksulluk ve psikolojik baskı her geçen gün artıyordu.

Soru: Bu yıllardan sonra neden İran’a dönmeye karar verdiniz?
Cevap: Yorulmuştuk. Gerçekten yorulmuştuk. Çocuk sahibi olacağımızı öğrendiğimizde kararımız kesinleşti. Çocuğumuzun gurbette, kimliksiz ve köksüz büyümesini istemiyorduk. Sanandaj’a dönüp basit bir hayat kurmaya karar verdik. Öyle de oldu.

Soru: Şimdi geri döndünüz, ne hissediyorsunuz? Sizin o günlerinizdeki gibi bir ikilemde olan genç bir kıza ne söylerdiniz?
Cevap: Şimdi huzurumuz var. Basit bir hayatımız var, ama gerçek. Aryan çalışıyor, ben ev hanımıyım ve çocuğumuzun doğmasını bekliyoruz, yakında. Benim o günlerimdeki gibi bir kız karşıma çıksa, sadece şunu söylerim: Sosyal medyadan kimse seni kurtarmaya gelmeyecek. Çok güzel konuşanlardan daha çok korkmalısın. Kimsenin yalnızlığından faydalanmaya hakkı yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu