Rapor

Adalet Ancak Kalıcı Barışla Mümkündür: PKK’nın Sembolik Silahsızlanma Perdesinin Ardında

Birkaç Silahın Yakılması, Binlerce Kürt Çocuğuna Yapılan Zulmü Telafi Edebilir mi?

Kalıcı barış, ancak adaletin sağlandığı bir ortamda mümkün olabilir. PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) sembolik silahsızlanma töreni, görünüşte barışa doğru bir adım gibi sunulsa da, bu eylemin gerçekliği ve adalete olan bağlılığı konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor.

Dr. Zana Sadıkî – İnsan Hakları Aktivisti ve Uluslararası Hukuk Uzmanı

11 Temmuz 2025’te, saat 11:25’te, Irak Kürdistan Bölgesi’nde Süleymaniye yakınlarında bir tören düzenlendi. Bu törende, PKK’ya bağlı 30 militan sembolik olarak silahlarını yaktı. PKK’ya yakın medya organları tarafından barışa yönelik tarihi bir adım olarak nitelendirilen bu etkinlik, siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve gazetecilerin katılımıyla gerçekleşti ve görünüşte, cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesini demokratik yollarla çözme çağrısına yanıt olarak düzenlendi. Ancak, bu olayı insan hakları, gerçekçilik ve uluslararası insan hakları hukuku ile insancıl hukuk ilkeleri ışığında incelemek, özellikle PKK’nın uzun süredir devam eden şiddet ve insan hakları ihlalleri geçmişi göz önüne alındığında, bu sembolik eylemin samimiyeti, kapsamı ve sonuçları hakkında ciddi endişeler doğuruyor.

1978’de kurulan PKK, Türkiye’ye karşı on yıllardır sürdürdüğü silahlı mücadelede, siviller, güvenlik güçleri ve militanlar dahil 40.000’den fazla insanın ölümünden sorumlu tutulmaktadır. Grubun kökenleri, Türkiye’nin pan-Türkist politikalarına ve asimilasyon uygulamalarına karşı direnişe dayansa da, yöntemleri tarafsız gözlemciler ve insan hakları örgütleri tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. İran Kürdistan İnsan Hakları İzleme Örgütü (IKHRW), PKK’nın ciddi insan hakları ihlallerini belgelemiştir; bu ihlaller arasında, yaklaşık 700 Kürt İranlı çocuğun PKK ve bağlı kolları, örneğin Pejak (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi), tarafından çocuk asker olarak kullanılması ve kaybolması yer alıyor. Bu eylemler, 15 yaşından küçük çocukların silahlı gruplara alınmasını veya kullanılmasını yasaklayan Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 8(2)(b)(xxvi) maddesi uyarınca saş suçu teşkil eder.

Ayrıca, IKHRW raporları, PKK kamplarında kadınların ve kız çocuklarının kaybolduğunu, bu gruba üye olanlara insanlık dışı koşuavlların dayatıldığını ve bazı bireylerin Pejak veya Suriye’deki Halk Savunma Birlikleri (YPG) gibi bağlı kollara transfer edildiğini ortaya koymaktadır. Bu eylemler, silahlı çatışmalarda sivillerin ve silahsız bireylerin korunmasını zorunlu kılan Cenevre Sözleşmeleri ve ek protokollerinin açık bir ihlalidir. Temel soru şudur: Birkaç silahın sembolik olarak yakılması, bu suçların karanlık dosyasını kapatabilir mi?

PKK’ya yakın medya organları, Radio France Internationale, Le Monde, Al Jazeera ve The New York Times gibi yayınlar, bu töreni barış ve demokrasi yolunda tarihi bir adım olarak övmüş ve Abdullah Öcalan’ın bu süreçteki merkezi rolünü vurgulamıştır. Törende okunan Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun bildirisi, PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakma ve demokratik hedefleri ilerletme kararlılığından bahsediyor. Ancak bu iyimser anlatı, tarihsel gerçekler ve mevcut kanıtlarla uyuşmamaktadır.

İlk olarak, PKK’nın uluslararası dikkat çekmek ve faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak için sembolik eylemleri kullanma konusunda uzun bir geçmişi vardır; ancak bu eylemler genellikle şiddeti sona erdirme konusunda gerçek bir bağlılık göstermemiştir. Örneğin, geçmişte ilan edilen ateşkesler sıkça ihlal edilmiş ve çatışmalar yeniden başlamıştır. İkinci olarak, bu tören, Pejak’ın (PKK’nın İran kolu) yaklaşık 830 sivilin öldürülmesi ve yüzlerce Kürt İranlı çocuk ve gencin kaçırılması gibi geçmiş suçların sorumluluğunu ortadan kaldıramaz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2005’te kabul ettiği Ciddi İnsan Hakları İhlallerinin Mağdurları için Tazminat İlkeleri’ne göre, savaş suçları ve insan hakları ihlallerinin mağdurları, tazminat, adalet ve gerçeği öğrenme hakkına sahiptir. Sembolik silah yakma, PKK liderleri, özellikle Abdullah Öcalan ve Pejak liderlerinin bu suçlara hesap vermesi olmadan bu gereklilikleri karşılayamaz.

Bu etkinliğin temel belirsizliklerinden biri, PKK’nın bağlı kollarının, özellikle Pejak’ın durumudur. Kanıtlar, Pejak’ın örgütsel ve operasyonel olarak tamamen PKK kontrolünde olduğunu göstermektedir. Örneğin, Pejak’ın mevcut lideri Amir Karimi, on yıldan fazla bir süre PKK’nın Suriye kolu YPG’de faaliyet göstermiş ve PKK liderlik konseyinin talimatıyla Pejak’ın liderliğine atanmıştır. Bu yapısal bağımlılık, PKK’nın herhangi bir silahsızlanma veya yaklaşım değişikliğinin bağlı kollarını da kapsaması gerektiğini gösteriyor. Ancak törende sunulan bildiriler, Pejak’ın geleceğine dair hiçbir atıfta bulunmamış ve bu grupların da şiddetten vazgeçip vazgeçmeyeceği konusundaki belirsizliği artırmıştır.

IKHRW raporlarına göre, Pejak yüzlerce sivilin öldürülmesinden ve çocukları asker olarak kullanmaktan sorumludur. Bu eylemler, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (Madde 38) ve Çocukların Silahlı Çatışmalara Katılımına İlişkin Çocuk Hakları Sözleşmesi Ek Protokolü’nün açık ihlalidir. Bu kolların geleceğine dair şeffaflık olmadan, PKK’nın şiddeti sona erdirme iddiası inandırıcı değildir.

Geçiş dönemi adaleti ve savaş suçları ile insan hakları ihlalleri için hesap verebilirlik, uluslararası hukukun temel bir ilkesidir. Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Bosnalı Sırp lider Radovan Karadžić’in soykırım ve insanlığa karşı suçlardan ömür boyu hapse mahkûm edilmesi gibi örnekler, savaş suçlarından sorumlu grup liderlerinin yargılanmasının önemini göstermektedir. PKK bağlamında, ne Öcalan ne de Pejak liderleri dahil hiçbir lider, suçlara ilişkin sorumluluğu kabul etmeye hazır olduklarına dair bir işaret vermemiştir. Bu arada, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi (Madde 8) ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (Madde 2), mağdurların tazminat ve adalete erişim hakkını vurgular.

Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Bafel Talabani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi politikacıların bu töreni barışa bir adım olarak nitelendiren açıklamaları, bölgesel gerilimleri azaltmak veya uluslararası itibar kazanmak gibi siyasi motivasyonlarla daha fazla ilgili olabilir, gerçek bir adalet taahhüdünden ziyade. Türkiye Cumhuriyet Halk Partisi lideri Özgür Özel’in haklı olarak belirttiği gibi, kalıcı barış ancak demokrasi ve adaletle mümkündür, ancak suçların faillerinin yargılanması olmadan bu hedef ulaşılamaz kalacaktır.

11 Temmuz 2025’teki PKK’nın sembolik silahsızlanma töreni, geniş medya kapsamına ve bazı politikacıların desteğine rağmen, bu grubun insan hakları ihlallerine dair karanlık geçmişini silip atamaz. Yüzlerce çocuğun kaybolması, sivillerin öldürülmesi ve PKK ile bağlı kolları, örneğin Pejak, tarafından işletilen kamplardaki insanlık dışı koşullar, faillerin hesap vermesini ve yargılanmasını gerektirir. Uluslararası toplum, Türkiye, Irak, Irak Kürdistan Bölgesi ve özellikle İran hükümetleri, Cenevre Sözleşmeleri, Roma Statüsü ve Ben-Barka İlkeleri gibi insan hakları ve uluslararası hukuk ilkelerine dayanarak, şiddeti sona erdirmek ve mağdurlara tazminat sağlamak için harekete geçmelidir. Bu eylemler olmadan, bu tören, PKK’ya meşruiyet kazandırmak için bir siyasi gösteriden başka bir şey olmayacak ve mağdurlar için adalet hâlâ ulaşılamaz kalacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu