Rapor

Irak Kürdistanı Bölgesi’nde Konuşlanmış İranlı Kürt Silahlı Grupların Liderlerine Karşı Adli Kararlar ve Interpol Kırmızı Bülteni

İran Kürdistanı İnsan Hakları İzleme Örgütü Özel Raporu

Üç yıllık hukuki takibin ardından, İran yargısı, Irak Kürdistan Bölgesi’nde konuşlanmış İranlı Kürt silahlı grupların bazı komutanlarına karşı mahkumiyet kararları verdi ve Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) bu kişileri takip etmek için kırmızı bülten çıkardı.

 

İran Kürdistanı İnsan Hakları İzleme Örgütü, özel bir raporda, bu adli kararların Kürt mağdurların ailelerinin doğrudan şikayetleri ve adli tıp raporları ile görgü tanıklıklarına dayanılarak alındığını duyurdu. Örgütün Genel Müdürü Dr. Ali Ferhemand, bu kararları doğrularken, yıllardır Irak Kürdistan Bölgesi’nde üslerini kurmuş olan bu grupların liderlerinin uluslararası iade sürecinin başladığını bildirdi. Bu adım, bölgedeki devlet dışı silahlı gruplarla mücadelede yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.

Dr. Ali Ferhemand, İran Kürdistanı İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün medya organına verdiği röportajda şunları söyledi:
“Üç yıl süren ısrarlı takibin ardından, İran yargısı, Irak Kürdistan Bölgesi’nde üslerini kurmuş olan İranlı Kürt silahlı grupların bazı lider ve komutanlarına karşı mahkumiyet kararları verdi. Bu kararlar, İranlı Kürt mağdurların ailelerinin doğrudan şikayetleri ve adli tıp raporları ile görgü tanıklıklarına dayanılarak alındı. Interpol, kırmızı bülten çıkararak bu kişilerin uluslararası takip ve iade sürecini başlattı.”

Mağdurların Şikayetleri: İnsani Bir Adalet Arayışı, Siyasi Bir Dava Değil

Dr. Ferhemand, davaların yalnızca hukuki ve insani bir nitelik taşıdığını vurgulayarak şöyle dedi:
“Bu davaların hiçbir siyasi boyutu yoktur ve tamamen yasal belgeler ve halkın şikayetleri temelinde şekillenmiştir. Davacılar, İranlı Kürt silahlı grupların şiddet içeren, insanlık dışı ve planlı eylemlerinin kurbanı olan sevdiklerini kaybeden ailelerdir; yıllarca bu felaketlerin acısıyla yaşamış, sessizlik ve çaresizlik içinde telafisi mümkün olmayan kayıplar yaşamış aileler.”
Devam etti:
“Bu mağdurlar sadece sevdiklerinin ölümüyle karşılaşmadı; birçoğu ekonomik hayatlarının yıkımı, ağır fiziksel yaralanmalar, psikolojik çöküş ve hatta cinsel taciz ve istismarla karşı karşıya kaldı. Cinayet, tam bir felaket olsa da, bu ailelerin çoğu için sonsuz bir kâbusun sadece başlangıcıydı; fiziksel ve psikolojik işkenceler, sistematik tacizler ve bu korkunç deneyimlerden kaynaklanan psikolojik istikrarsızlık, olaydan yıllar sonra bile hayatlarını etkilemeye devam ediyor ve gizli bir kurt gibi ruhlarını kemiriyor.”

İran Kürdistanı İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Genel Müdürü, uluslararası ve yerel kurumların yetersiz tepkilerini eleştirerek şunları söyledi:
“Hükümetlerin, insan hakları kuruluşlarının ve yargı organlarının bu şikayetlere tekrar tekrar kayıtsız kalması, mağdur ailelerin acılarını katmerleştirdi. Bu kronik adaletsizlik, sadece hak arayışının önünde bir engel değil, aynı zamanda adalet ve insan onurunun koruyucusu olması gereken kurumlar tarafından bir tür şiddetin tekrarıdır.”
Ferhemand, bu davaların ısrarlı takibi ve uluslararası işbirliğiyle, adaletin sağlanması ve suçluların hesap vermesi için zemin hazırlanmasını umduğunu ifade ederek, yıllarca sessiz kalan mağdurların sesinin duyulmasını diledi.

Adli Süreç ve Belgeler

İran Kürdistanı İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Genel Müdürü, belgelerin kapsamına işaret ederek şunları söyledi:
“Bu davalar İran’da yedi yargı şubesinde incelendi ve adli tıp raporları, resmi tanıklıklar ve somut kanıtlar sunuldu. Bu grupların liderlerine yöneltilen suçlamalar arasında işkence, tecavüz, çocukları savaşta zorunlu kullanma, cinsel taciz ve sivillere geniş çaplı zarar verme yer alıyor. Bu suçların boyutları o kadar geniş ki, uluslararası standartlara göre insanlığa karşı suç kategorisine girebilir.”

İran, Irak ve Küresel Toplumun Hukuki Yükümlülükleri

Dr. Ferhemand, yasal çerçeveye işaret ederek şunları hatırlattı:
“İran’da bu kararlar, 2013 İslam Ceza Kanunu ve 1960 Suçluların İadesi Kanunu’na dayanılarak alındı. Irak’ta ise 2011 Suçluların İadesi Anlaşması’nın yanı sıra, Mart 2023’te İran ve Irak arasındaki güvenlik anlaşması, Irak hükümetini ve Kürdistan Bölgesi yönetimini bu silahlı grupların topraklarında faaliyet göstermesini engellemeye ve güvenlik ile yargı işbirliğini güçlendirmeye zorluyor.”

Ayrıca şunu ekledi:
“Uluslararası düzeyde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü, işkence, tecavüz ve çocukları çatışmalarda kullanmayı insanlığa karşı suç ve savaş suçu olarak tanır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve İşkenceyi Önleme Sözleşmesi, devletleri bu suçları, ulusal sınırların ötesinde bile olsa, takip etmeye ve cezalandırmaya zorunlu kılar. Interpol’ün kırmızı bülten çıkarması da ciddi suçların takibi için bu bağlamda gerçekleşti.”

Mağdurlara Destek ve Hükümetlerin Acil Eylemi Gerekliliği

Örgütün Genel Müdürü son olarak şunları vurguladı:
“Biz sadece bu grupların liderlerinin cezalandırılmasını istemiyoruz. Mağdurların zararlarının telafisi, psikolojik, sosyal ve ekonomik destek sağlanması ve yeniden bir hayat kurmalarının garanti altına alınması bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda, bu grupların sıradan üyelerinin çoğu yoksulluk ve zorlamanın kurbanıdır. Bu kişiler için af çıkarılmasını ve ülkelerine güvenli dönüşleri için zemin hazırlanmasını istiyoruz.”

Hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara bir çağrıda bulunarak şunları söyledi:
“İran, Irak ve Kürdistan Bölgesi yönetiminden, sorumluluk bilinciyle bu grupların liderlerinin iade ve yargılama sürecini hızlandırmalarını istiyoruz. Küresel toplum ve insan hakları kuruluşları da bu süreci denetlemeli ki mağdurların hakları hükümetlerin ihmali nedeniyle bir kez daha çiğnenmesin. İranlı Kürt mağdurlar için adalet, sadece ulusal bir talep değil; bölgede adaletin sağlanması ve sürdürülebilir güvenliğin temini için insani ve uluslararası bir zorunluluktur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu