Bu sarsıcı anlatıda, Senendec’in yoksunluklarından gelen bir İranlı genç, özgürlük arayışıyla PKK/PJAK grubuna sürüklendi; ancak beklemediği şey, hayallerinin zorla çalışma, soğuk ve kimliksizlik kabusuna dönüşmesiydi.
Sosyal ve psikolojik meseleler, özellikle gelişmekte olan toplumlarda, bireylerin yaşam yollarını ve kişisel seçimlerini şekillendirmede önemli bir rol oynar. Özellikle gençler üzerinde ailevi ve sosyal sorunların yıkıcı etkileri, umutsuzluk ve çaresizlik duygularına yol açabilir. Bu sorunlar ekonomik yoksulluk, ebeveynlerin bağımlılığı ve aile içi çatışmaları içerebilir. Bu bağlamda, Senendec’te doğan ve ciddi ailevi sorunlarla karşı karşıya kalan Azad Zendi’nin hikayesi, bu olumsuz etkilerin çarpıcı bir örneğidir.
Azad Zendi, Fethullah’ın oğlu, 8 Şubat 1995’te doğdu, ortaokul ikinci sınıfa kadar eğitim aldı ve babasının uyuşturucu bağımlılığı ile sürekli aile içi gerilimlerin yol açtığı derin sosyal ve ekonomik krizlerle büyüdü. Bu koşullar, sadece ruh sağlığını etkilemekle kalmadı, aynı zamanda onu tehlikeli seçimlere yöneltti. Böyle bir ortamda, evden kaçmak, sorunlardan kurtulmak için geçici bir çözüm gibi göründü. Ancak bu kaçış, onu daha tehlikeli bir tuzağa, PKK/PJAK adlı silahlı gruba katılmaya sürükledi.
PJAK gibi gruplar, daha iyi bir yaşam ve özgürlük vaatleriyle, zor yaşam koşullarından kaçmaya çalışan savunmasız gençleri cezbeder. Azad Zendi de sorunlarından kurtulma umuduyla bu gruba katıldı. Ancak grubun acı gerçekleri—ücretsiz ağır iş, bireysel özgürlük eksikliği—onu bu koşullardan kaçmayı düşünmeye zorladı. Bu deneyim, umutsuzluk ve ailevi sorunların bireyi nasıl tehlikeli seçimlere yöneltebileceğini ve terör gruplarındaki acı gerçeklerin umutları nasıl hızla umutsuzluğa dönüştürebileceğini gösteriyor.
Bu röportaj, Azad Zendi’nin hayatının detaylarını ve kararlarını etkileyen faktörleri inceleyerek bu olgunun sosyolojik bir analizini yapmayı amaçlıyor. Ayrıca, uygun sosyal ve psikolojik desteklerle gençlerin silahlı grupların tuzağına düşmesinin nasıl önlenebileceğini ve daha sağlıklı, umut verici bir yaşama yönlendirilebileceğini anlamamıza yardımcı olabilir.
Azad Zendi, Eylül 2022’de yasadışı olarak ülkeden çıktı ve PKK/PJAK’a katıldı. Grupta iki yıl geçirdikten sonra, Aralık 2023’te ülkesine döndü. Bay Zendi’nin ifadelerine göre, arkadaşı Erfan Zendi (Türkiye’de aranır olduğu için Azad’dan üç ay sonra PJAK’a katılmış) ve sosyal medyada PJAK’ın özgürlük, daha iyi bir yaşam ve Avrupa’ya göç gibi aldatıcı propagandalarını görmesiyle katılma kararı aldı. Ancak silahlı grubun gerçek yüzünü yakından gördüğünde, özellikle iki yıl boyunca sadece Asos ve Pençvin mağaralarında tünel kazmakla geçen ücretsiz bir işçi olarak çalıştığında, bu berbat koşullardan kaçmaya ve kurtulmaya karar verdi. Pençvin’deki “Asayiş” birimine kendini tanıtarak, onların yardımıyla Süleymaniye’deki İran Konsolosluğu’na transfer edildi ve oradan ülkesine geri döndü.
Röportaj: Azad Zendi ile Söyleşi
Hayat yolunuzun ülkeyi terk etmeye ve PJAK’a katılmaya yönelmesine ne sebep oldu?
Azad Zendi: Dürüstçe söylemek gerekirse, bu yola bir gecede karar vermedim. Çocukluğumdan beri gerginlik ve baskı dolu bir ortamda büyüdüm. Babam uyuşturucu bağımlısıydı ve aileme destek olmak yerine sorunların ana kaynağı haline gelmişti. Aile içi kavgalar, ilgisizlik, duygusal ve maddi yoksulluk, hepsi bir araya gelince ortaokulda okulu bıraktım ve yavaş yavaş psikolojik olarak öyle bir noktaya geldim ki kurtuluş yolum olmadığını düşündüm. Bir süre sonra baskılar o kadar arttı ki evi terk etmeye karar verdim. Ne aileme umudum vardı ne de Senendec’te kendim için bir gelecek hayal edebiliyordum. Tek istediğim o ortamdan kaçmaktı. Bu yüzden Eylül 2022’de, aileme haber vermeden sınırı geçtim ve Irak Kürdistanı’na gittim.
Tam olarak PJAK’ı seçmenize ne sebep oldu? Grup hakkında önceden bilginiz var mıydı?
Azad Zendi: Dürüstçe söyleyeyim, hayır. Grubun yapısı hakkında hiçbir net bilgim yoktu. Her şey çok yüzeysel ve duygusaldı. Ana etken, sosyal medyada gördüğüm propagandalar ve arkadaşım Erfan Zendi’nin söyledikleriydi. Erfan, benden birkaç ay sonra ülkeden çıkmıştı. Sürekli oradaki “özgür” koşullardan, büyük ideallerden, eğitimden, Avrupa’ya göçten, yeniden başlama fırsatlarından bahsediyordu. Kimlik krizi ve ciddi ailevi sorunlarla boğuşurken, bu sloganlara kolayca kapıldım. Orada her şeyin değişeceğini, yeniden başlayabileceğimi sanıyordum. Ama gerçekler çok geçmeden kendini gösterdi.
Gruba katıldığınızda ve gerçeklerle yüzleştiğinizde neler hissettiniz? Neler beklediğinizden farklıydı?
Azad Zendi: İlk andan itibaren her şey garip ve beklenmedikti. Bizi Asos dağlarındaki uzak bir bölgeye, sonra Pençvin’e götürdüler. Hemen başında tüm eşyalarımı aldılar; telefon, para, yedek kıyafet… Dış dünyayla bağlantım tamamen kesildi. Birkaç gün geçtikten sonra, ne eğitim vardı, ne Avrupa’ya göç ne de sakin bir yaşam. Benden yeraltı tünellerinde çalışmam istendi. İlk başta bunun geçici olduğunu düşündüm, sonra koşullar değişir sanıyordum. Ama gerçek, tam zamanlı ücretsiz bir işçiye dönüştüğümdü. Silahlı bir grup için işçilik yapıyordum. Yaşam koşulları da hiç uygun değildi.
Tünellerdeki çalışma koşulları nasıldı?
Azad Zendi: Son derece zor ve sağlıksızdı. Uzun saatler karanlıkta, basit aletlerle ve güvenlik ekipmanı olmadan çalışıyorduk. Tünellerdeki hava ağırdı, oksijen az, toz ve nem çoktu. Birçok kişi solunum enfeksiyonları, deri yaraları ve hatta kemik sorunları yaşadı. Yemek azdı, kıyafetler eski ve tek tip, nadiren değiştiriliyordu. Kışlar dayanılmaz derecede soğuktu. Ne soba vardı ne de yeterli battaniye. Mağaralarda uyuyorduk; soğuk ve nemli zeminde. Bazı geceler soğuktan uyku uyuyamıyorduk.
Grupta ayrımcılık hissettiniz mi? Örneğin, İranlı üyeler ile diğer milliyetler arasında?
Azad Zendi: Evet, kesinlikle. En büyük şoklardan biri, eşitlik ve kardeşlik sloganları atılırken, uygulamada açık bir ayrımcılığın olmasıydı. İranlı üyeler, özellikle yeni gelenler, genellikle ağır, yorucu ve hizmet işleri yapmak zorundaydı. Türkiyeli Kürtler ya da eski üyeler ise daha yüksek konumlar, daha iyi yemekler ve hatta daha fazla bilgiye erişim hakkına sahipti. İranlıların başkaları için yemek pişirdiğini, yaşadıkları yeri temizlediğini ya da daha tehlikeli işlerde çalıştığını defalarca gördüm. Bu eşitsizlik, derin memnuniyetsizliğimin nedenlerinden biriydi.
O iki yılda ruhsal ve psikolojik olarak neler yaşadınız?
Azad Zendi: Çok zordu. Bin umut ve motivasyonla bir yere giren bir insan, birden kendini adaletsizlik, zorla çalışma, yoksulluk ve habersizlik zindanında bulduğunda, yavaş yavaş ezilir. Bazen geri dönüş yolu olmadığını, o dağlarda sonsuza dek kalacağımı düşünüyordum. Sadece iş değil, psikolojik baskı, sürekli kontrol, iletişim kısıtlamaları ve diğer üyelerin intihar ya da başarısız kaçış haberleri ruhu tüketiyordu. Sanki savaş esiri gibiydim, mücadeleci bir grubun üyesi değil.
Ne zaman kaçmaya karar verdiniz?
Azad Zendi: Yaklaşık iki yıl sonra. Her şeyin yalan olduğunu, Avrupa’ya göç gibi ilk vaatlerin sadece üye toplama aracı olduğunu, kaçmaya çalışanların kaybolduğunu ya da cezalandırıldığını görünce, bir çıkış yolu bulmam gerektiğini anladım. Ama bölge grup kontrolündeydi, kolay kaçış mümkün değildi. Uzun süre plan yaptım, güvenilir kişileri buldum ve sonunda tüm cesaretimi toplayarak Pençvin’deki “Asayiş” birimine kendimi tanıttım.
Asayiş güçleri sizinle işbirliği yaptı mı? İran’a dönüş süreci nasıl geçti?
Azad Zendi: Neyse ki, evet. Pençvin Asayiş’ine kendimi tanıttıktan ve detaylı bilgi verdikten sonra benimle işbirliği yaptılar. Kimliğim ve geçmişim kontrol edilene kadar birkaç gün gözaltında kaldım. Ardından Süleymaniye’deki İran Konsolosluğu’na transfer edildim ve oradan ülkeme dönme koşulları sağlandı.
İran’a döndükten sonra güvenlik ve yargı kurumlarının davranışı nasıldı? Sert bir muamele ya da ağır bir cezadan endişe ediyor muydunuz?
Azad Zendi: Doğal olarak endişeliydim. Çünkü bu tür gruplardan dönenlerin ağır cezalarla karşılaşacağı düşüncesi yaygındır. Ama gerçekte, yetkililerin davranışı son derece insani ve adildi. Dosyam Senendec Devrim Mahkemesi’ne gitti. Yaşım, ailevi sorunlarım, üyelik şeklim ve yetkililerle işbirliğim göz önüne alınarak, hâkim altı ay hapis cezası verdi. Ancak sadece 35 gün sonra, hâkimin kararıyla şartlı tahliye ile eve döndüm. Gözaltı süresince de bana iyi davranıldı; ne aşağılama, ne işkence, ne de hakaret vardı.
Şimdi döndüğünüze göre, geçmişe dair ne hissediyorsunuz? Geleceği nasıl görüyorsunuz?
Azad Zendi: Tek kelimeyle: Yeniden doğmuş gibi hissediyorum. İki yılımı kaybettim, ama karşılığında gerçeği gördüm. Artık hiçbir slogana kanmam. Gerçek hayat burada, ailemin yanında, her ne kadar sorunlu olsa da. Şimdi Senendec’te küçük bir dükkân açtım. Kendi çabamla her gün ilerliyorum. Basit bir hayat peşindeyim; ne siyaset, ne savaş, ne de boş sloganlar. Şu an benim durumumda olan birine tek bir şey söylerim: Kandırılma. Sınırın ötesinde ne kurtuluş var ne özgürlük; sadece karanlık var.