Arman Merdani, 1993 yılında Kamyaran’da doğmuş, son yıllarda ailevi sorunlar ve psikolojik baskılar nedeniyle hayatı, Komala (Mehtedi kolu) adlı silahlı gruba katılmasına yol açan bir genç. Arman’ın hikayesi, psikolojik ve sosyal yaraların insanı silahlı grupların ve boş vaatlerin tuzağına düşürebileceği acı bir anlatıdır. Bu özel rapor, Arman ile zor koşullarda ve büyük zorluklarla gerçekleştirilen bir röportaj temel alınarak hazırlanmıştır.
Arman Merdani, lise diplomasına sahip ve hayatının çoğunu inşaat işçiliği, dükkânda çalışma ve taksicilik gibi serbest mesleklerle geçirmiştir. Hayatı sade ve iniş çıkışlarla doluydu, ta ki 2022 yılında hayatında acı bir dönüm noktası yaşanana kadar.
Eşinden boşanma ve özellikle mehir ödemesinin ağır mali baskıları, Arman’ı kriz bir duruma soktu ve bu psikolojik ve fiziksel kriz, onu sanal dünyaya ve sosyal medyaya yöneltti; burada Komala grubuyla tanıştı.
Arman’ın hiçbir siyasi bilgisi yoktu ve sadece durumundan kurtulmanın bir yolunu arıyordu. Sosyal medyada Komala’ya bağlı olduklarını iddia eden kişilerle iletişime geçti:
“Onlar daha iyi bir gelecekten bahsediyorlardı, güvenli kamplardan, kısa süreli eğitimlerden ve göç etme vaatlerinden. Umudumu kaybetmişken kandırıldım ve sınırı geçtim.”
Ardından Süleymaniye yakınlarındaki bir eğitim kampına transfer edildi.
Röportaj: Arman Merdani ile Söyleşi
Kendinizi tanıtabilir misiniz ve Komala’ya katılma kararınızı hangi koşulların tetiklediğini söyleyebilir misiniz?
Arman Merdani: Ben Arman Merdani, 1993 doğumluyum, Kamyaran’lıyım. Lise diplomam var. Hayatımın çoğu serbest mesleklerle geçti; inşaat işçiliğinden dükkânda çalışmaya, taksiciliğe kadar. Hayatım sadeydi, ama birçok insanınki gibi iniş çıkışlarla doluydu. 2022, hayatımın dönüm noktasıydı, ama güzel bir dönüm noktası değildi.
Her şey bir boşanmayla başladı. Boşanma sadece ayrılıkla sonuçlanmadı, beraberinde bir sürü sorun getirdi. Hem ruhsal hem de maddi açıdan. O dönemde ödemem gereken mehir miktarı benim için bir dağ gibiydi. Sabit bir gelir kaynağım yoktu, gerçekten yanımda olan kimse de yoktu. Eski eşimin ailesinden sürekli baskı ve tehdit geliyordu. Sanki kaçış yolu olmayan bir baskının altında eziliyordum.
Öte yandan, sürekli kaygı, uykusuzluk ve psikolojik baskı, bedenimin de tepki vermesine neden oldu. Hâlâ tıbbi bir teşhis konmamıştı, ama tuhaf belirtiler baş göstermeye başladı: ellerde titreme, uyuşma, baş dönmesi… Sanki kendimi kontrol edemiyordum. O günlerde vaktimin çoğunu internette ve sosyal medyada geçiriyordum, belki de gerçeklerden kaçıyordum.
Komala grubuyla nasıl bağlantı kurdunuz? Grup hakkında önceden bilginiz var mıydı?
Arman Merdani: Hayır, öncesinde hiçbir bilgim yoktu. Ne politikayla ilgilenirdim ne de silahlı gruplara merakım vardı. Ama sosyal medya günümüzde tuhaf bir yer. Kürtlerin hakları hakkında faaliyet gösteren gibi görünen bir sayfa, adaletsizlik, ayrımcılık ve kurtuluş yolu hakkında paylaşımlar yapıyordu. Yavaş yavaş sohbete girdim ve sonra kendilerini Komala’ya (Mehtedi kolu) bağlı olarak tanıtan birkaç kişiyle iletişime geçtim.
Onlar daha iyi bir gelecekten bahsediyorlardı. Kamplarının yeniden başlamak için güvenli bir yer olduğunu söylüyorlardı. Gelirsen, önce kısa bir eğitim dönemi geçirirsin, sonra yeteneklerine göre ya oluşumda kalırsın ya da göçmenlik yolu açılır dediler.
Psikolojik kriz yaşayan, umudunu kaybetmiş ve kimsenin kendisi için önemli olmadığını düşünen biri, bu tür vaatlere kolayca kanar. Ben de kandırıldım. Onlarla anlaştım, sınırı geçtim ve Süleymaniye yakınlarındaki bir kampa transfer edildim.
Komala kampındaki deneyiminiz nasıldı? Beklentilerinizle uyumlu muydu?
Arman Merdani: Hiçbir şekilde. İlk fark ettiğim şey, bana çizdikleri zihinsel görüntünün gerçekle hiçbir ilgisi olmadığıydı.
Kamp, benim gibi insanlarla doluydu; ne kahraman ne de savaşçı, sadece hayattan kaçanlar. Farklı şehirlerden ve eyaletlerden insanlar, her biri kendine özgü bir hikayeyle. Ama kampın ortamı soğuk ve kapalıydı. Eğitimler daha çok siyasi ve ideolojik konular üzerineydi, benim işime yarayacak şeyler değil. Ben bir kurtuluş yolu arıyordum, devrim ya da Kürdistan’ın bağımsızlığı tartışmaları değil.
Üstelik fiziksel sorunlarım daha da kötüleşmişti. Baş dönmesi, aşırı yorgunluk, bacaklarda titreme. Doktora gittiğimde, muayene ve testlerden sonra MS (multipl skleroz) hastası olduğum söylendi. Şoke oldum. İnanamadım. İşte o an, bedenimin bile artık bana eşlik edemeyeceğini anladım.
Bundan sonra kamptaki rolüm neredeyse sıfırlandı. Ne benden bir iş istediler ne de resmi olarak kovdular. Sadece kendi halime terk edildim. Yalnızdım. Hedeften, tedaviden, plandan yoksun. Bazı geceler, sanki ölüm bile benden bıkmış gibi hissediyordum.
Grubu terk etme ve İran’a dönme kararını nasıl aldınız?
Arman Merdani: Yaklaşık bir yıl sonra, durumumda hiçbir değişiklik olmadı. Ne doğru dürüst tedavi, ne göç vaadi, ne de basit bir destek. Benim gibi ne fiziksel gücü olan ne de siyasi inancı olan biri için kampta yaşamak sadece zaman ve enerji kaybıydı.
Öte yandan, ailem nerede olduğumu ve ne sorunum olduğunu öğrenmişti. Babam, kızgın ve üzgün olmasına rağmen, sonunda mehiri ödedi. Beni aradı ve dedi ki: “Dön, daha geç olmadan.” İşte o an, asıl kurtuluş yolunun onlar olduğunu, beni bile adımı doğru bilmeyen bir grup olmadığını anladım.
Büyük zorluk ve korkuyla o ortamdan çıktım ve koordinasyon sağladıktan sonra 2023’ün sonlarında İran’a döndüm.
Dönüşünüzden sonra size nasıl davranıldı? Herhangi bir sorunla karşılaştınız mı?
Arman Merdani: Kampta bize sürekli söylediklerinin aksine—dönersek hapse gireriz, işkence görürüz, idam ediliriz—bunların hiçbiri gerçek değildi.
Sorgulama süreçleri yapıldı, daha çok yolculuğumun ve bağlantılarımın detaylarını anlamak içindi. Tamamen saygılıydı. Her şeyi olduğu gibi anlattım.
Sonunda, sadece yasadışı ülke çıkışından dolayı hafif bir para cezası verdiler. Ardından tıbbi denetim altına alındım ve şimdi MS ilaçlarımı alıyorum. Ailem yine yanımda, bu dünyadaki en büyük nimet.