Rapor

PJAK Cevap Versin: Yaser Mahmoudi Nerede?

“Yaser’cim, eğer bir yerlerde sesimizi duyuyorsan, bil ki hâlâ seni bekliyoruz

Yaser Mahmoudi’nin Babası: Sanki Oğlumuz Hiç Var Olmamış Gibi. Yalnız Kaldık, Hâlâ Yaşayan Bir Acıyla.

 

Hayat bazen öyle öngörülemez ve zorluklarla doludur ki insanı derin duygusal uçurumlara sürükler. Yeşilliklerle dolu bir diyardan gelen genç bir adam, Seyyid Yaser Mahmoudi’nin hikayesi, bu zorluklardan birini yansıtır. Kültürel kökleri derin bir ailede büyüyen Yaser, yeni ve tatlı bir hayatın eşiğindeyken, birdenbire kendisini ailesinden uzaklaştıran ve kaderini acı bir şekilde çizen bir yola sürüklenir. Seyyid Yaser, Seyyid Kerim’in oğlu olarak Kermanshah eyaletine bağlı Kasırişirin ilçesinde dünyaya geldi ve büyük hayallerle, parlak bir gelecek umuduyla hayata adım attı. Elektrik diplomasına sahip olan Yaser, kendisi ve ailesi için daha iyi bir gelecek inşa etme peşindeydi. Ancak kader onun istediği gibi ilerlemedi. Evlilik kararını ailesine bildirdikten sadece bir hafta sonra, ailesinin bu evliliğe karşı çıkması, onu tehlikeli bir karara yöneltti.

Irak Kürdistanı’na yolculuğu ve terör örgütü PJAK’a katılması, hayatında bir dönüm noktası oldu. Bu karar, sadece onun hayatını değil, ailesinin yüreğini de derinden yaraladı. Babası Seyyid Kerim, oğlunu bulmak ya da en azından onunla görüşmek umuduyla dört kez Irak Kürdistanı’na seyahat etti, ancak her seferinde umutla gidip gözyaşlarıyla döndü. Türkiye’nin bombardımanında Yaser’in öldüğüne dair haberin duyurulmasından iki yıl sonra, baba hâlâ gerçeği arıyor; bu gerçek, onu evladının kaybının acısından kurtarmıyor, aksine yüreğinde cevapsız sorular bırakıyor: Oğlu gerçekten öldü mü? Son anlarında yalnız mıydı, yoksa arkadaşlarının yanında mıydı? Ve en önemlisi, bir zamanlar yüreğinde taşıdığı aşk ve umut hâlâ var mı? Oğlu nerede gömüldü?

Zorla kaybetme, aileleri umutsuzluk ve belirsizlik uçurumuna sürükleyen en acı ve trajik toplumsal gerçeklerden biridir. Bu olay, sadece kaybolan bireyin hayatını değil, geride kalan sevdiklerinin yüreğinde derin bir yara bırakır; bu kişiler, sevdiklerinin akıbetini öğrenme ve geri dönme umuduyla arayış içindedir. Bu hikaye, sadece bir ailenin acısını ve ıstırabını değil, aynı zamanda günümüz gençlerinin kimlik ve anlam arayışında yanlış yollara sürüklenebilecekleri karmaşık zorlukları da hatırlatır. Yaser, tüm hayalleriyle, kimlik ve anlam arayışında tehlikeli yollara düşebilecek gençlerin bir sembolü haline geldi.

Seyyid Yaser’in 1989 doğumlu olduğu ve PJAK’ın açıklamasına göre yaklaşık altı yıl önce Türkiye’nin bombardımanında öldüğü, bu haberin ise iki yıl önce duyurulduğu belirtiliyor. Yaser, 11 Mart 2015 tarihinde Prêwazxan (Parvizhan) sınır kapısından yasal olarak Irak Kürdistanı’na gitmiş ve terör örgütü PJAK’a katılmış. Ancak bu yıllar boyunca ailesi, onun durumu hakkında hiçbir bilgi alamamış.

Röportaj: Seyyid Kerim Mahmoudi ile Söyleşi

Kendinizi tanıtabilir ve ailenizin koşullarından biraz bahsedebilir misiniz?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Ben Seyyid Kerim Mahmoudi-Nasrabadi, Kermanshah eyaletine bağlı Kasırişirin ilçesindenim. Yıllardır bu sınır bölgesinde yaşıyoruz. Asıl işim tarım ve hayvancılıktı, ancak ekonomik zorluklar nedeniyle bazen işçilik de yapıyorum. Ailem, sınır bölgelerindeki birçok aile gibi sade bir yaşam sürüyor. Dört çocuğum var, Yaser ikinci oğlumdu. Her zaman sakin ve sessiz bir çocuktu; ne kavgacıydı ne de sorun çıkaran biri.

Oğlunuz Seyyid Yaser hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz? Nasıl bir kişiliği ve ruh hali vardı?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Yaser 1989 doğumluydu. Zeki ve sevimli bir çocuktu, elektrik diploması vardı ve sürekli iş arayıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalışırdı. Ailemizin maddi durumu çok iyi olmasa da, o her zaman evin yardımcısıydı. Teknik işlere meraklıydı ve evde herkes ona güvenirdi. Onun bir gün habersiz bizi terk edeceğini asla hayal etmezdik.

Onun evi terk etmesine ne sebep oldu? Gideceğine dair herhangi bir işaret görmüş müydünüz?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Gerçek şu ki, Yaser’in aklından neler geçtiğini tam olarak bilmiyorum. Sadece şunu hatırlıyorum, gitmeden yaklaşık bir hafta önce bizimle bir konuyu paylaştı. Evlenmek istediği bir kızdan bahsetti. Biz, inat olsun diye değil, o aileyi tanıdığımız için karşı çıktık. Yaser üzüldü ve sonrasında daha az konuşur, daha sessiz bir hale geldi. Ama onun evi terk etme kararı aldığını hiç düşünmedik. Bir hafta sonra, birdenbire ve habersiz evden ayrıldı. Hem de sonsuza dek ve bir silahlı gruba katılmak için…

Yaser’in PJAK’a katıldığını ne zaman ve nasıl öğrendiniz?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Yaser gittikten sonra çok aradık; arkadaşlarından, tanıdıklardan, komşulardan sorduk, ama kimse bir şey bilmiyordu. Sonunda pasaport dairesinden, onun yasal olarak Prêwazxan sınır kapısından Irak Kürdistanı’na geçtiğini öğrendik. İlk başta çalışmak için gittiğini düşündük, ama bir süre sonra Süleymaniye’deki bir tanıdığımızdan onun PJAK’a katıldığı haberini aldık. İnanamadık; Yaser ne politikayla ilgilenirdi ne de bu gruplardan bahsetmişti.

Oğlunuzu bulmak ya da görmek için neler yaptınız?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Dört kez Irak Kürdistanı’na gittim. Her seferinde umutla gittim, ama elim boş döndüm. Grup karargâhlarının bulunduğu dağlık bölgelerdeki bazı köylere gittim, aracılarla konuştum. Hatta bir keresinde Kala Diza (Kaladze) yakınlarındaki bir kampta birkaç grupla karşılaştım ve yalvardım, sadece oğlumu görmeme izin versinler. Ama hiçbir cevap vermediler, sadece buranın karışılacak bir yer olmadığını söylediler. Mektup yazmama ya da sesimi kaydetmeme bile izin vermediler. Son seferde, daha fazla takip edersem başıma iş açılabileceği tehdidinde bulundular.

Oğlunuzun öldüğü haberini ne zaman aldınız?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Yaklaşık altı yıl sonra, bir akşam televizyon izlerken, bu grupla bağlantılı bir uydu kanalında bir haber yayınlandı. Öldürülenlerin isimlerini okuyorlardı ve Yaser’in adı da aralarındaydı. Fotoğrafını gösterdiler, donup kaldım. Ne resmi ne de insani bir şekilde bizimle iletişime geçtiler; sadece televizyondan öğrendik ki oğlumuz artık bu dünyada değil.

Onun gömüldüğü yer ya da ölümüyle ilgili detaylar hakkında bilgi sahibi misiniz?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Hayır, hâlâ bilmiyoruz. Ne bir cenaze teslim edildi ne de fatiha okuyabileceğimiz bir yer var. Gerçekten ölüp ölmediği bile belli değil; belki sadece adını öldürülenler listesine eklemişlerdir. Bu belirsizlik ve bilgisizlik ölümden beter; insan ne yas tutabiliyor ne de umut besleyebiliyor. Acı bir boşlukta asılı kaldık.

Bu yıllar sizin ve aileniz için nasıl geçti?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Bu yıllar bizim için bitmeyen bir eziyet gibi geçti. Annesi her gece gözyaşlarıyla uyuyor, ben de her gece kâbuslarla uyanıyorum. Sadece evladımızın kaybının acısı değil, ona ne yaptıklarını bilmemek bizi mahvetti. Çevremizdeki birçok kişi sempati göstermekten çekiniyor, sanki bu konudan korkuyorlar. Bazıları da onun kendi isteğiyle gittiğini düşünüyor. Ama biz biliyoruz ki bu karar anlık bir öfkeyle alınmış ve eğer geri dönme şansı olsaydı, mutlaka dönerdi.

Bu süreçte resmi kurumlar ya da insan hakları örgütlerinden size yardım eden oldu mu?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Hayır, kimse ne ilgilendi ne de yardım etti. Ne devletten ne de uluslararası kuruluşlardan. Sanki oğlumuz hiç var olmamış gibi. Yalnız kaldık, hâlâ yaşayan bir acıyla. Oğlumun ve PJAK ya da diğer gruplardaki birçok gencin akıbetini soran olmadı. Bir kez bile bizimle iletişime geçmediler.

Eğer bugün oğlunuza bir mesaj gönderebilseydiniz, ne söylerdiniz?
Seyyid Kerim Mahmoudi: Eğer bugün Yaser’e bir mesaj gönderebilseydim, şöyle derdim: “Yaser’cim, eğer bir yerlerde sesimizi duyuyorsan, bil ki hâlâ seni bekliyoruz. Eğer hayattaysan, lütfen geri dön. Eğer değilsen, sadece şunu bil ki hep senin için dua ettik. Hata yaptın, ama ben babanım ve nerede olursan ol, seni hâlâ seviyorum. Keşke bir kez daha, hatta mezarının başında bile olsa, bir fatiha okuyabilsem.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu