Rapor

Sessiz Kurbanlar: Onun Kaderi Kimseyi İlgilendirmez!

Yazar: Ali Golestani, Uluslararası Güvenlik Araştırmacısı

İran’ın Kürt Bölgelerindeki Halk, Belki de Oluşumunda Daha Az Rol Oynadığı Bir Durumun Kurbanlarıdır.

İran’ın Kürt bölgelerindeki birikmiş sorunlar ve anomaliler, sessizce kurban almaya devam etmektedir. Bu kurbanların iç ya da dış faktörlerden kaynaklanması fark etmez; Kürt bölgelerindeki sosyal ve kültürel anomaliler ya da Kürt haklarını savunduğunu iddia eden silahlı grupların aldatıcı manevraları bu durumu tetiklemiş olsun, önemli olan bu sürecin devam etmesi ve Kürtlerin kurban olmasıdır.

Kürt bölgelerindeki en önemli sorunlar arasında zorla kaybetme, çocuk askerlik, sınır ötesindeki silahlı gruplar tarafından kaçırma ve rehin alma yer almaktadır. Zorla kaybetme, bir devlet ya da siyasi örgüt tarafından ya da bir devlet veya siyasi örgütün izni, desteği veya onayıyla üçüncü bir kişi tarafından bireylerin ya da kişilerin kaçırılması veya gizlice hapsedilmesi ve ardından “kaçırmayı veya kişinin akıbetini açıklamayı reddetme” olarak tanımlanabilir. Çocuk askerlik, çocukların askeri amaçlarla kullanılması anlamına gelir ve nöbet tutma, casusluk veya savaşta propaganda gibi faaliyetleri kapsayabilir.

Ancak bu sorunu daha da acı verici kılan, konunun ülke içinde yeterince dikkat çekmemesidir. Başka bir deyişle, zorla kaybetme, çocuk askerlik, çocukların askeri istismarı, kaçırma gibi olaylar hakkında kurbanlara ilişkin kesin bilgi ve istatistik bulunmamaktadır. Kurbanların sayısı, cinsiyeti, yaşı ve ülkeden çıkış şekillerine dair kesin verilerin olmaması, Kürt haklarını savunduğunu iddia eden silahlı grupların faaliyetlerinin kurbanlarına ilişkin ayrıntılı bilgi sunmayı imkansız kılmaktadır. Ancak bu kurban olmanın en önemli yönü, sessizliği ya da kesin ve belgelenmiş bilgi eksikliğidir.

Dahası, bu mesele gerektiği kadar önemsenmemiş ve ele alınması gereken bir aciliyet olarak görülmemiştir. Başka bir deyişle, bu konu, ülkenin güvenlik yetkilileri için henüz ciddi bir sorun olarak algılanmamaktadır. Bu durum, farklı faktörlerin etkisiyle şekillenmiş olabilir ve çeşitliliklerine rağmen aynı sonucu doğurmuştur. Bu durumun neden devam ettiği önemli olsa da, sonuç değişmemektedir.

Bu fenomenlerin boyutları hakkında kesin bir şekilde konuşmak mümkün değildir. Kaç kişinin gönüllü olarak bu gruplara katıldığı belirsizdir. Kaç kurbanın zorla bu gruplara yönlendirildiği muğlaktır. Kaç kurbanın bu grupların aldatıcı manevralarıyla kandırıldığı belirsizlik içindedir. Bu örneklerden bazıları kaçırma, çocuk askerlik, sınır ötesinde rehin alma ve zorla kaybetme kategorilerine girebilir.

Bu durumun oluşumunda ve yeniden üretiminde çok sayıda faktör tanımlanabilir:

  1. Hükümetlerin Sınır ve Kürt Bölgelerindeki Geçim, Kültür ve Sosyal Duruma İlgisizliği

Devrimden sonraki yıllarda, hükümetler kendi koşulları ve öncelikleri nedeniyle sınır ve Kürt bölgelerindeki geçim, kültürel ve sosyal duruma yeterince dikkat etmemiştir. Bu, bu bölgelerde aile kurumunu hedef alan çok sayıda kültürel ve sosyal sorunun ortaya çıkmasına neden olmuş ve suça yatkın ya da suç geçmişi olan ailelerin çocuklarını bu silahlı gruplara katılmaya daha yatkın hale getirmiştir.

Ailelerin geçim koşulları uygun olmadığında ve temel yaşam gereksinimleriyle mücadele ettiklerinde, pek çok anomalinin ortaya çıkması için zemin hazırlanır. Devrimden sonraki yılların çoğunda, bu bölgelerde sefalet endeksi, enflasyon ve işsizlik yüksek olmuş; eğitim, sağlık ve diğer temel altyapılara erişimdeki kısıtlamalar, bu durumun oluşumunda temel bir rol oynamıştır.

Suç geçmişi olan veya suç mağduru olan birçok aile, yukarıdaki faktörlerden kaynaklanan ve bir ölçüde kurumsallaşmış kültürel ve sosyal anomalilere sahip ailelerdir. Başka bir deyişle, bu anomalilerin meydana geldiği pek çok durumda yoksulluk, eğitim eksikliği ve kültürel ile ekonomik güçlendirme eksikliğinin izleri görülebilir.

Suç ve anomalilere bulaşmış bir aile geçmişine sahip bir bireyin, Kürt haklarını savunduğunu iddia eden grupların yalan vaatlerine gönüllü olarak kapılması, bu ailelerde kökleşmiş yoksulluk ve anomalinin diğer yüzüdür. Bu koşullarda birey, ulusal, ailevi ve hatta bireysel düzeyde kimlik oluşturan unsurlarla en az bağa sahip olur ve bu grupların aldatıcı medya faaliyetlerinin etkisiyle kendini mağdur olarak görür, bunu telafi etmek veya intikam almak için harekete geçer; bu, son yıllardaki daha açık örneklerde belirgindir.

  1. Genel Bilgi Eksikliği ve Yanlış İnançlar

Sınır bölgelerinde yaşayan pek çok insan, yukarıda belirtilen olaylardan biriyle karşılaştığında ne yapacağını bilmemekte ve bu olayları gizlemeye çalışmaktadır. Devrimden sonraki yıllarda, ulusal düzeyde medya aracılığıyla eğitim ve farkındalık oluşturma işlevi oldukça zayıf ve yanlış olmuş; okul gibi temel eğitim ve sosyalleşme kurumları ile aileler, çocuklarını ve gençlerini bilinçlendirme kapasitesine sahip olamamıştır. Çocukları yalnızca gönüllü olarak değil, aldatma, zorlama ve hatta belki kaçırma yoluyla bu gruplara katılan aileler, meseleyi yetkili kurumlar aracılığıyla duyurma ve takip etme konusunda muhtemelen bilgili değildir ya da gerçekçi olmayan endişeler taşımaktadır. Bu durum, Kürt haklarını savunduğunu iddia eden grupların aldatıcı medya operasyonlarını daha rahat bir şekilde yürütmesine olanak sağlamıştır.

Bu kurbanların çoğunun başına gelen, sürüden ayrılmış bir ceylanın hikayesine benzer; kendini desteksiz ve korumasız hisseder ve belki de sürüden destek umudu yoktur. Belki de korkunç bir geleceğin onu beklediğini bilir, ama kendini sürüden ayrı, belki de uzak görür; belki de sürü onu desteklemek için çaba göstermeyecektir diye düşünür; belki de her şeyi arkasında yıkılmış olarak görür ve bu döngü her defasında daha fazla kurban alır. Sanki kural budur.

O, Tahran’da, İsfahan’da, Şiraz’da, Tebriz’de bir çocuğun kaçırılması durumunda nasıl bir gürültü kopacağını görür ve bu doğru ve yerindedir. Ancak çevresindeki insanların defalarca kurban olduğunu, ne ailelerin, ne medyanın, ne sivil toplum kuruluşlarının, ne de belki diğer kurumların haklarını aramak için uygun bir ses çıkarmadığını görmüştür. O, başka yerlerdeki çocukların yalnızca aileleri için değil, herkes için değerli olduğunu görür; kimse onun kaygısını taşımıyor gibi hisseder; onun kaderi kimseyi ilgilendirmez ve böylece bu döngü, eskisinden daha güçlü bir şekilde devam eder.

  1. Ailelerin Rolü ve Teşviki

Ailelerin rolü yalnızca yukarıdaki örneklerle sınırlı değildir; bu tür olayların ortaya çıkmasında olumsuz bir rol oynadıkları da görülebilir. Bazı durumlarda aileler, çocuklarını bu gruplara katılmaya teşvik etmiş ya da zorlamıştır; bu, farklı motivasyonlardan kaynaklanabilir. Aileler, kötü ekonomik koşulların baskısı, bazı ayrılıkçı ya da intikamcı motivasyonlar, mağduriyet hissi ya da maddi kazançlar karşılığında bu eyleme başvurur. Bu durum, ailede veya bireylerin ikinci derece akrabalarında bu eğilimlerin veya üyeliklerin geçmişi olduğunda çok daha kolay gerçekleşir.

Bu aileler, çocuklarını erken yaşta eğitimden mahrum bırakarak, bu grupların ideolojik ve askeri eğitimlerini almalarını kabul eder. Bu, çocukların eğitim ve sosyal fırsatlarını yok ederken, diğer aileler ve çocuklar için cazibe yaratır. Ayrıca, bu durum Kürt toplumlarında şiddet, güvensizlik ve anomalilerin artmasına neden olur.

Öte yandan, aileler bu ortamda öyle bir yola girer ki, çocukları vatanlarına geri dönse bile yüksek düzeyde psikolojik ve duygusal baskı ve taciz deneyimi yaşarlar; bu, bu bölgelerdeki anomalilerin döngüsünü güçlendirmede önemli bir rol oynar. Başka bir deyişle, bu gruplara katılan bir birey, gönüllü ya da gönülsüz, hatta kaçırılmış olsa bile, bu gruplarda geçirdiği kötü yaşam koşulları ve aldığı eğitimler nedeniyle daha fazla anomalinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Bu, aile kurumunun zayıflamasına ve bu bireylerin ailelerinin göç etmesine yol açabilir. Bu ailelerin zorunlu göçü de çok sayıda olumsuz etki ve sonuç doğurur ki bu, bu yazının kapsamını aşar.

Öneriler

Yukarıda açıklandığı üzere, sözde Kürt haklarını savunan grupların mevcut faaliyetleri, ironik bir şekilde İranlı Kürtleri diğerlerinden daha fazla hedef almakta ve eğer bu mesele gerektiği gibi ele alınmazsa, daha kötü etkiler ve sonuçlar doğuracaktır. İran’ın Kürt bölgelerindeki halk, belki de oluşumunda daha az rol oynadığı bir durumun kurbanlarıdır. Evet, halkın küçük bir yüzdesi bu grupların hırslarının ve bunlardan kaynaklanan sorunların kurbanı olmuştur, ancak bir kişi bile çoktur ve o bir kişi de İran devletinin vatandaşıdır. Ayrıca, hükümet bu sorunların etkileri ve sonuçlarıyla ve hatta onlarla nasıl başa çıkacağıyla yüzleşmek zorundadır. Bu sorunların hükümetin algı sisteminde nasıl anlaşıldığı ve karar vericilerin bu sorunlara hangi yaklaşımla ele aldığı, daha az sonuç doğuracak şekilde önemlidir.

Hükümet, genel farkındalık artırıcı çabalarla bu bölgelerin halkını öncelikle sözde Kürt haklarını savunan grupların gerçek doğası hakkında bilgilendirmeli ve bu gruplara katılanların kaderini halkla paylaşmalıdır. İkinci olarak, hükümet, bu gruplara katılan bireyleri kabul etme konusunda maksimum hoşgörü göstereceğine dair halka güvence vermeli ve bu bireylerin ailelerini haklarını aramada desteklemelidir. Üçüncü olarak, kurban ailelerine destek olmak ve onlara psikolojik ve sosyal yardım sağlamak, aileler ve bu fenomenlerin konusu olan bireyler üzerindeki baskıyı büyük ölçüde azaltabilir. Bu sayede, suçlular değil, kurbanlar vatanlarına dönmek için talepte bulunur ve aileleri daha az anomalilere maruz kalabilir.

Dördüncü olarak, hükümet, söz konusu gruplardan şikayetçi olarak, vatandaşlarının hukuki destekçisi rolünü daha fazla üstlenmelidir. Bu gruplardan şikayet edilmesi, ailelere hükümet tarafından desteklendikleri güvencesini verebilir. Beşinci olarak, bu grupların suçlarını öne çıkarmak ve faaliyetleri için topraklarını bu gruplara açan uluslararası kuruluşlar ile siyasi varlıklara baskı yapmak, İran hükümetinin gündeminde ciddi bir şekilde yer almalı ki bu grupların faaliyetleri engellensin.

Yukarıda anlatılanların tümü, yeterince dikkat çekmemiş bir fenomenin boyutlarıdır ve sınır bölgelerindeki, belki de ülkenin diğer sınır bölgelerindeki yurttaşlarımızın daha iyi bir durum yaşaması için bir an önce yeniden değerlendirilmelidir.

Kaynak: Shargh Gazetesi, 24 Şubat 2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu